25 Ekim 1894 – 21 Mart 1973
Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın
Düğün olur bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın
Can bedenden ayrılacak
Tütmez baca, yanmaz ocak
Selam olsun kucak kucak
Dostlar beni hatırlasın…
Gerçek ismi Veysel Şatıroğlu olan halk ozanımız Aşık Veysel, 7 yaşında geçirdiği çiçek hastalığı sonucu gözlerini kaybetmiştir. Kendisi bu konu hakkında şöyle demiştir:
“Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeğe gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kayarak düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe .yakalanmıştım… Çiçek zorlu geldi. Sol gözüme çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bugündür dünya başıma zindan…”
Babasının sıkılmasın diye Veysel’e aldığı saz elinden düşmez olmuş zamanla. Devrin ünlü ozanlarının şiirlerini söylemiş önceleri. Bir akraba kızı ile evlendirilmiş. Ancak iki evladını kaybetmiş, üstüne de annesi ve babasını. Bir de karısı evden kaçınca yaşadığı acılar, kendi şiirlerini yazıp, çalıp söyletmeye başlamış Veysel’e… Karısının kaçmasıyla ilgili söyle bir hikaye anlatılır:
“Aşık Veysel evli olduğu zamanlarda eşi başka bir adama aşık olur ve kaçmaya karar verir. Gece uyumak için yataklarına girdikten sonra eşi kalkar, bohçasını da aldıktan sonra pabuçlarını giyer ve ardına bakmadan kaçmaya başlar. Biraz aradan sonra ayağına bir şeyin vurduğunu fark eder. Pabuçlarını çıkarttığında gördüğüne inanamaz. Aşık Veysel’in tüm parası oradadır. Kaçacağını anlayıp sahip olduğu her şeyi eşine bırakmış.Ayrıca parayla beraber bir kağıt bulur.
Ve o kağıtta şu yazar: Al bu para ananın ak sütü gibi helal olsun, gittiğin yerde kendini ezdirme.
Bir de güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa…”
Bütün yurdu dolaşarak yıllarca çalıp söyleyen Aşık Veysel, Köy Enstitülerinde saz hocalığı yapmış, 1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, “Anadilimize ve Milli Birliğimize yaptığı hizmetlerden dolayı” özel bir kanunla vatani hizmet tertibinden aylık bağlamıştır.
Aşık Veysel’in bilinmeyen bir yanı da, köyüne meyve ağaçları yetiştirtmesi, başta tepki alması ve ağaçlar meyve verip de köylüye gelir kaynağı olmasıyla büyük taktir ve saygı toplamasıdır. Görmeyen bir adamın bu doğa sevgisi, hasasiyeti göz doldurtuyor…
Bugün Sivas’ta Aşık Veysel Müzesi bulunmaktadır. Sağlığında ismi duyulup kırk vilayeti, köy enstitülerini gezdikten sonra “ben zaten gözlerimden mahrumum… bütün hislerim kulaklarımda… şehirde o gürültüler kulağımı kapatıyor…” deyip yine aynı köye dönmüş, şimdi müze olan bu evde ölmüştür.
ŞİİRLERİNDEN SEÇTİKLERİMİZ:
Uzun İnce Bir Yoldayım
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece
Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece
Kırkdokuz yıl bu yollarda
Ovalarda dağlarda çöllerde
Düşmüşüm gurbet ellerde
Gidiyorum gündüz gece
Şaşar Veysel iş bu hale
Kah ağlaya kah güle
Yetişmek için MENZİLE
Gidiyorum gündüz gece
Güzelliğin On Para Etmez
Güzelliğin on par’etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa
Tabirin sığmaz kaleme
Derdin dermandır yareme
İsmin yayılmaz aleme
Aşıklarda meşk olmasa
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk’olmasa
Güzel yüzün görülmezdi
Bu aşk bende dirilmezdi
Güle kıymet verilmezdi
Aşık ve maşuk olmasa
Senden aldım bu feryadı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı VEYSEL adı
O sana aşık olmasa.