kaktüs

Bu yazımda beni çok etkileyen kaktüs bitkisinden söz etmek istiyorum.
Kaktüs de nereden çıktı şimdi diye düşünebilirsiniz… Biliyorum ki dikenlerinden dolayı pek hoşlanılan bir bitki değil ve kimse kimseye özel günlerinde kaktüs satın alıp hediye vermiyor. Hatta ülkemizde bazı kaktüs türlerine kaynanadili, kaynana sopası gibi isimler bile takılmıştır.
Ben de sadece dikenlerden oluşmadığını bir Marmaris Dalyan gezim sırasında öğrendim. Büyükçe bir kaktüsün yanından geçerken bizi gezdiren rehberin “kaktüs meyvesi hiç yediniz mi?” sorusu beni çok şaşırtmıştı.
Nasıl olabilirdi, sadece dikenlerden ibaret değil miydi ki kaktüs? Meyvesini yerken dikenleri bana batmaz mıydı? Meyve veren bir bitki seyredilmeye değer renk renk çiçekler vermez miydi?
Kaktüs bitkisine karşı genelde olumsuz anlamlar yüklenmiştir. Batan, can acıtan, özel günlerde hediye olarak götürülmeyen bir bitki olarak görülmüştür. Oysa ben bu bitkinin özelliklerinin tam olarak anlaşılmadığını düşünüyorum.
Meditatif çalışmalara başladıktan sonra lotusa, kaktüse ve diğer bitkilere ilgim artarak devam etti. Çünkü bu çalışmalar sayesinde tabiatın ve kendi doğamın ne söylemek istediğini belki de ilk defa anlar, duyar, görür hale gelmiştim.
Artık benim için kaktüs, bitkiler içerisinde bakımı en az zahmetli olan, çok az suyla yetinmesini bilen, kökleri çok uzun ve kalın, her daim yemyeşil, dokunmasını bilene acı vermeyen, sevmesini bilene çiçek veren ve sebat gösterene meyve armağan eden çok özel bir bitki oluvermişti.

Bu anlamda ben insanların kaktüsten öğreneceği çok şey olduğunu düşünüyorum. İlk önce kaktüs gibi köklerimizi derin ve sağlam tutabiliriz. Her daim kaktüsün yeşili gibi güleryüzlü, enerjik ve canlı olabiliriz. Kaktüs, çöl ortamında yok denecek kadar az bulunan suyla yetinip ve bir de bu suyu etli yapraklarında depo eden, ihtiyacı olanların susuzluğunu gövdesinden bir parça kopmasının hesabını yapmadan gideren, paylaşımcı bir bitkidir.

İnsanlar da, ortamlarında az bulunsa da, değerli neleri varsa paylaşabilmeli. Bizler de bize yaklaşmasını ve sınırlarını bilene, acı vermeden, koklamaya ve bakılmaya değer çiçeklere bürünebiliriz. Biliyorsunuz meyve vermek terimi Klasik Yogada da çok sık kullanılır. Bizler de sevgiyle, sabırla, ve doğru çabayla meyve verebilir hale gelebiliriz.
Gelin hep beraber hediyelerin arasına hiç adı geçmeyen kaktüsü de ekleyelim. Bitkileri sınıflandıran, “neden kaktüs aldın?” diye soranlara, ön yargılardan sıyrılmaları için niye böyle bir hediye aldığımızı anlatalım ya da ufacık bir not yazıp verelim.

Bence herkesin yaşadığı ortamda bir kaktüsü olsun, zira hatırlattığı çok şeyi var kaktüsün.
Ne dersiniz bu özel bitkiyi hediye olarak birbirimize vermek güzel ve özel olmaz mı..?

Sevgiler…
Mert Güler