white lotus

Lotus ya da diğer adıyla su nilüferi, genellikle çamurlu nehir yatağında ya da durgun sularda yetişen geniş yapraklı, kokulu ve parlak çiçek açan bir Nymphaea bitkisidir. Yaprakları ve çiçekleri içerisinde hava bulunduran uzun sapları sayesinde suda yüzer. Büyük çekici çiçekleri birbiri üzerine simetrik şekiller oluşturacak şekilde yatan taç yapraklarına sahiptir. Kök işlevleri yelpaze şeklinde yatay olarak suyun altındaki çamur boyunca uzanan kök saplarıyla sağlanır.
Doğuda Lotus efsanevidir. Lotus her şeyin birbirine bağlı olduğu, aslında hiçbir şeyin evrenin kalan kısmından ayrı olmadığı düşüncesinin sembolik ifadesidir ve ayrıca Lotus çiçeğinin güneşi, doğumu ve aydınlamayı simgelediğine inanılır.Bunun sebebi ışık ve oksijenin olmadığı, bir bitkinin yetişemeyeceği ortam olan bataklığın içinde büyümeye başlayarak, nehrin yüzeyine doğru uzanmasıdır. Lotusun amacı, yaşayabilmesi için gerekli olan ışığa ve oksijene ulaşmaktır. Suyun yüzeyine vardığında büyümesini durdurur. Hemen ardından burada üstü dikenli yuvarlak tomurcuklar oluşturmaya başlar. Tomurcuklar birkaç saat gibi kısa bir sürede, boyu neredeyse bir metreye varan dev yapraklara dönüşürler. Çünkü ne kadar bol yaprakla nehrin üzerini kaplarsa, o kadar çok güneş ışığından yararlanarak fotosentez yapılacaktır.
Lotus bitkisinin ihtiyaç duyduğu bir başka şey de oksijendir. Ne var ki bitkinin köklerinin bulunduğu çamurlu nehir yatağında oksijen yoktur. İşte bu sebeple lotus, köklerinden çıkan sapları yukarıya, yapraklarının bulunduğu su yüzeyine doğru uzatır. Kimi zaman boyu 11 metreye varan bu saplar yapraklara bağlanır ve yaprakla kök arasında oksijen taşıyan bir kanal görevi görürler.
Lotus suyun üzerindeki ışığa ve oksijene ulaştıktan sonra, dev yapraklarının sularla dolup batmaması için kenarlarını yukarıya doğru kıvırır. Lotus bitkisi zarif görünümüne karşın, insanları bile üzerinde taşıyabilecek kadar kuvvetli, kocaman yapraklara sahiptir. Bir diğer önemli özelliği de çamurlu ve pis ortamda bulunmasına rağmen, bitkinin yaprakları sürekli temizdir. Çünkü bitki, üzerine en ufak bir toz zerresi geldiğinde hemen yapraklarını sallar ve toz taneciklerini belli noktalara doğru iter. Yaprağın üzerine düşen yağmur damlaları da bu noktalara doğru yönlendirilir ve buradaki tozların süpürülmesi sağlanır.
Acaba bir nehrin derinliklerinde yaşama yeni başlayan tomurcuk, ışığa ve oksijene ihtiyaç duyduğunu, noksanlığı durumunda yaşayamayacağını, ihtiyacı olan şeylerin suyun üzerinde mevcut olduğunu nereden bilir? Her zaman tertemiz kalmayı kirlenmemeyi nasıl başarır?
Bazı kişilere göre de Lotus tüm binlerce yıllar içerisinde kazandığı bu ayırt edici özellikleriyle, doğada güçlünün ayakta kaldığına dair en güzel kanıtlardan biridir. Ve Lotus, aydınlanmanın ne olduğunu bize anlatmak istercesine tüm mükemmellikleriyle hala karşımızdadır.
Sizce de efsane olmayı hak etmiyor mu..?

Sevgiler…
Mert Güler