Umut yoksa zindan, varsa meydan
Yeter ki ara…
Şeytan da sensin, melek de
Savcı da sensin, hakim de
Yalan da sensin, gerçek de
Seçmek sadece senin elinde,
Anahtarsa yüreğinde…
Cesaretini topla. Korkularının yerine sevgini koy.
İlerle, geliş ve geliştir.
Tekamülün için kendini merkezine koy.
Hayatla birlikte uyum içinde ol.
Donuk olma, akışkan ol.
En önemlisi yürek sahibi ol,
hem de kocaman bir yüreğe.
Aşkla gülümsemek için bir adım daha at.
Gerisi kendiliğinden geliyor.
Herkesin içinde bir guru var.
Buda’yı sessiz bırakan,
Mevlana’yı döndüren,
sema yaptıran…
Sende kim bilir neler yapacak?
Cesaretin varsa,
kendine çık yola…
Ve keşfet!
Kuvveti değil kudreti arıyorum,
Bilgilileri değil bilgeleri arıyorum,
İyiyi değil doğruyu arıyorum,
Seni değil Ben’i arıyorum,
Sözde değil Öz’de arıyorum…
Usta olmak için çırak olmaya var isen, varım…
Çiçek olmak için fide olmaya var isen, varım…
Kelebek olmak için tırtıl olmaya var isen, varım…
Tüm bunlara var isen eğer,
Gün gelecek göreceksin ki;
Ne sen varsın ne de ben…
İster insan olsun ister ağaç, canlar hafife alınmaz…
İster büyük olsun ister küçük, çığlıklar hafife alınmaz…
İster az olsun ister çok, yürekler hafife alınmaz…
Bunları yok sayıp hafife mi aldın?
O zaman bunun bir bedeli vardır…
Bu bedel ise tahmin edemeyeceğinden büyük,
Kaldıramayacağın kadar ağır olur…
Kelimelerin anlamını veren,
uğruna yaşananlardır;
Uyanış, anlayış, diriliş gibi…
Cesaret, gayret, yürek gibi…
Birlik, beraberlik, bütünlük gibi…
Teslimiyet, güven, minnettarlık gibi…
Böylesine derin kelimelerin gücünü tekrar tekrar
gösterenlere selam olsun…
Kolay kolay durdurulamaz…
Bütünün farkındalığı durdurulamaz…
Yüreğin taşkınlığı durdurulamaz…
Birlikteliğin aşkınlığı durdurulamaz…
Bu zaman farklı bir zaman,
Dönüşüm zamanı anlayın artık.
Bitirin lütfen kavgaları düşmanlıkları…
Bu devirde, bu dönüşümde insanlık ne mi istiyor?
İnsanlara hayvanlara doğaya daha çok saygı…
Fikirlere düşüncelere paylaşımlara daha çok özgürlük…
Anlaşmalara imzalara görüşmelere daha çok barış…
Dinlere mezheplere inançlara daha çok sevgi…
Sadece ulusal, bölgesel, yerel değil,
Tüm dünyada daha çok aşkla, daha çok bütünlük…
Bu zaman farklı zaman, dönüşüm zamanı.
Lütfen anlayın artık…
Dipsiz kuyulardayken,
Karanlık zindanlardayken,
Kör çıkmazlardayken başlamak zorundaymış meğer.
Arayışlar…
Kavrayışlar…
Uyanışlar…
Kitapları karıştırıyordum.
Hangi sayfayı açsam sen.
Ya kitaplar, baştan başa sen.
Ya ben, baştan başa sen…
Koş, koştur, koşuştur, koşuşturmaca…
Ama nereye?
Aklının mı, yüreğinin mi istediği yere?
Kaosun ortasına mı, dinginliğin merkezine mi?
Gürültünün çığlığına mı, sükunetin gizemine mi?
Haydi kendi iç sesini dinle,
Kalp atışı…
Kuş kanadı…
Yükselen duygular…
Keşfet içselliğin sonsuz keyfini ve
Derinlerin nefes kesici bilinmezliğini…
“Mavilik yerini griye bıraktığında hüzün değil, dinginlik kaplar içimi…
Adadan şehre karışmak için telaş gerekse de, havanın akışına bırakırım kendimi…
Onun izin verdiği kadar ıslak, onun izin verdiği kadar üşürsün yolda…
Biraz dik dur, derin nefes al ve gülümse, fırtınadan sonra gelecek sessizliği hayal et…
Grinin içinde de bir renk bulacaksın sana özel…
Öyle sıra đışı bir yolculuk ki “ben”i aramak…
Dağların zirvelerinde,
Ovaların düzlüklerinde,
Denizlerin derinliklerinde…
Bıkmadan, tükenmeden, vazgeçmeden yol aldığım…
İçimdeki beni ben yapan bu yolun yolcusu olduğum…
Bu öyle bir yolculuk ki,
damarlarımda akan kan kadar yakın hissettiğim…
Ey insanlık, nerede kaldı senin şefkatin?
Yaşamak ve yaşatmak üzere geldiğin bu dünyada…
Dön içine, içindeki güneşe,
Hisset merhametin sonsuz güzelliğini.
Sen bul ki içindeki birliği, huzuru, barışı,
İnsanlık da hatırlasın yüreğindeki gerçek insanı…
Bir nefes, taze bir nefes daha
Yeni güne uyanıyorum
Yeniden…
Bahara
Tomurcuklanan filizlere
Kök salan çiçeklere
Yeni keşiflere uyanıyorum
Engin denizlere açılmaya hazırım…
Severim ben,
Mavi gökyüzünü,
Beyaz Bulutları,
Sarı güneşi,
Bir de rengarenk hayalleri…
Gülümsemek için hüznü bileceksin,
Uyanmak için uykuyu bileceksin,
Aydınlık için karanlığı bileceksin,
Sonrasında kendini bileceksin…
Önce kapıyı bul, sonra tokmağı…
Önce hazineyi bul, sonra anahtarı…
Önce kalbi bul, sonra sırrı…
Yine bir gece,
Yeni bir gece,
Bakalım nelere gebe, bu gece…
Sen hiç…
Denizde çöl,
Çölde deniz oldun mu?
Yanarken ıslanıp,
Yağarken yandın mı?
Güneşteki geceyi,
Aydaki günü gördün mü?
Sessizliğin çığlığını,
Çığlıkların sessizliğini duydun mu?
Görüneni değil,
Görünmeyeni ara…
İşte o zaman…
Sen olursun,
Ben olursun,
Biz olursun,
En sonunda bir olursun.
Kanatlanıp yıldızlara kavuşursun.
Bebek gelip, yaşlı gitmek…
Küçücük gelip, kocaman gitmek…
Bilgisiz gelip, bilgiyle gitmek…
Unvansız gelip, unvanla gitmek…
Konuşamadan gelip, konuşarak gitmek…
Nefes alarak gelip, nefes vererek gitmek…
Zaman ve mekan…
An ve ansızın…
Nerede ve ne zaman…
Kim ve kimler…
Önemli mi tüm bunlar?
Sadece,
Ta yürekten gülümseyen
Sen…
Ve aşk…
Önce acıtır sanırsın,
Kor alevlerden korkarsın.
Ancak…
Aşk kapını çaldığında anlarsın.
Yanmak
Ve cesurca yaşamaktır
Seni sana kavuşturan…
“Ben”i arıyorum…
Dağların zirvelerinde,
Ovaların düzlüklerinde,
Denizlerin derinliklerinde…
Bıkmadan, tükenmeden
Ve vazgeçmeden yol aldığım,
İçimdeki beni ben yapan bu yolun
Sonsuz yolcusu olduğum…
Damarlarımda akan kandan
Daha yakın hissettiğim…
Bir kelebek misali…
İpek kadar zarif,
Su gibi akışkan,
Her yerde aranan…
Bulduğun o an
Yıldızlardır seninle dans eden…
Ağladığının görülmesini istemediğin,
Hatta herkesin içinde,
İçine ağladığın anlar vardır.
İşte o anlarda,
Sadece senin gördüğün,
Çok özel keşifler vardır…
Kelimelerin yetmeyeceğini düşünüp
Sessiz kaldığın…
Uykusuz…
Gözler kapalı,
Zihin açık,
Yürekse çırpınıyor
Kanat açıp uçmak için rüyalara.
Rüyalar…
Farklı kılan,
Hakikati sorgulatan…
Var mıyım?
Bir oyun muyum?
Ben miyim rüya,
Yoksa rüyalar mı ben?
Elinin değdiği,
Yüreğinin dokunduğu,
Senle benim aramda
Sadece küçücük bir an.
O an…
Gerçekle aranda sır kalan…
Uzun bir gecenin sonu…
Tepenin ardından doğan güneşle,
Yeni güne uyanıyorum.
Zihnim martılar gibi sessiz,
Yüreğimse sakin bir liman.
Huzurla gülümsüyorum.
İçim aydınlanıyor.
Büyükada’dan karanlığa veda ederken…
Ağzına tutuşturdular bebektin,
Yalanlar diyarına hoş geldin.
Bile bile kandın,
Kana kana emdin,
Ağlayınca sustun,
Uyanınca uyudun…
Uyuttular seni,
Susturdular,
Gülümsemeyi unutturdular…
Hatırlamak için ne bekliyorsun?
Zihinsel ve fiziksel parazitler aza inince
Güneş doğar
Ve en güzel şeyle karşılaşırsın içinde…
Kendinle…
Sen bir mucizesin…
Bebek bir mucize…
Nefes bir mucize…
Hayat bir mucize…
Tebessüm bir mucize…
Yürek bir mucize…
Aşk bir mucize…
Doğa bir mucize…
Hayvanlar bir mucize…
Çiçekler bir mucize…
Toprak bir mucize…
Gökyüzü bir mucize…
Dua bir mucize…
İbadet bir mucize…
Meditasyon bir mucize…
Nereden gelir, nereye giderim?
Durmaz arar, çoğaltırım kendimi.
Bazen kaybolur, bazen bulurum yolumu.
Şimdi,
Ve her daim…
Bilinmeyene,
Yeni keşiflere,
Engin denizlere yol alırım…
Her çiçekten bal alır,
Aşkın ateşiyle kor olur,
Aydınlığa koşarım…
Yarin yüreği,
Saçının bir teli,
Elinin şefkati,
Sıcak bir nefesi…
Daima özlenen,
Yürek adanan,
Yüce aşktır kana kana içilen…
Demedim mi, aşk yücedir diye…
Hakikattir, kaçılmaz
Ayak koşar, yorulmaz
Baş koyar, dönülmez
Tadı sonsuz, doyulmaz
Sorgu sual, bilinmez
Sır olur, saklanmaz
Ebedidir, ölünmez
Öğret bana…
Hayatı,
Sebepsiz mutlulukları,
Bedelsiz aşkları,
Sorgusuz…
Sualsiz…
O özgür aşkları,
Masum olmayı,
Saf ve temiz olmayı,
Sadece ben olmayı…
Cesaretin var mı?
Ateşlerde yanmaya,
Derinlerde nefessiz kalmaya,
Uçsuz bucaksız yol almaya,
Yükseklerden atlamaya,
Korkulardan arınmaya…
Bu öyle bir köprü ki,
Engebeli ama
Arının kanadı gibi hafif,
Bir çiçek gibi narin,
Bir melek gibi kutsal.
Bunu adı sonsuz aşk…
Ara, gör, bul beni …
Yaşa, hisset, sev beni…
Kanat ol uçur beni…
İçimdeki sende bul beni…
Haydi,
bilge iç sesini dinle.
Keşfet
İçselliğin sonsuz keyfini
ve derinlerin
nefes kesici bilinmezliğini…