Rivayete göre;
Çok eskiden büyük ama aptal bir kral yaşarmış. Kral bir gün neşeli neşeli şehirde gezerken ayaklarına çakıl taşları batar. Kral inanılmaz derecede öfkelenir. Sızlayan ayaklarını tutarken bütün öfkesiyle:
“Yarın bütün şehir deriyle kaplatılacak.” diye bağırmaya başlar.
Herkes telaş içinde;
“Aman kralım yapmayın ne olur. Bütün şehri nasıl deriyle kaplatırız.” der.
Ama nafile kral dinlemez.
“Bana karşı mı geliyorsunuz!” diye bağırır.
Kralın öfkesinden korkan halk böyle bir şeyi nasıl yapacaklarını el pençe düşünmeye başlarlar.
Bütün şehri nasıl deriyle kaplayacaklarını emri nasıl yerine getireceklerini düşünüp işin içinden çıkamazlar.
Halk böyle telaş içindeyken kralın soytarısı hiçbir şeyden haberi olmadan gezinmektedir. Bütün şehri üzgün görünce etrafındakilere sessizce olayı sorar.
Olayı öğrenince kahkaha ile gülmeye başlar. Aslında o bilge bir adamdır.
Soytarı her yerde şunu söyleyip durur:
“Kralın fikri komik! Kralın fikri komik!”
Bunu duyan kral çok kızar, öfkesi bir kat daha artar. Hemen soytarıyı çağırtır ve ona;
“Bana daha iyi bir seçenek göster. Yoksa şimdi kelleni uçurtacağım.” diye buyurur.
Soytarı hiç beklemeden cevabı verir:
“Kralım sizi anlıyorum ama bütün şehri deriyle kaplatmaktansa neden sadece ayaklarınızı deriyle kaplatmıyorsunuz?” der.
Kralın öfkesi bir anda diner. Keyifle gülmeye başlar.
O gün şehrin en iyi deri ustası çağrılır kralın ayak ölçüsü alınır ve kralın ayağına uygun şahane bir ayakkabı yapılır.
Kral soytarısına da böyle bir fikir sunduğu için 50 kese altın verir ve onu sağ kolu yapar.
Ayakkabıların böyle doğduğu söylenir.
Bütün bir şehri, bütün dünyayı deriyle kaplamaya gerek yok;
Sadece ayağı kaplamak tüm dünyayı kaplar.
Bilgeliğin başlangıcı budur…