Modern Çağın bilgelerinden Mert Güler, sürekli mücadele eden insanlara hayatta bir arayış içerisinde olmalarını tavsiye ediyor. Bundan 700 yıl önce yaşamış Mevlana Celaleddin-i Rumi gibi…
Epeyce esmer ve epeyce güler yüzlü bir sima geçtiğimiz ay kitap raflarında bizlere göründü. Bu topraklardan değildir diyeceğiniz kadar güler yüzlü biri: Mert Güler. Öğrendik ki teninin rengi babasının Fizanlı olmasından güler yüzlülüğü ise huzur dolu ailesinden ve bu toprakların yetiştirdiği Mevlana ve Yunus Emre gibi bilgelerden geliyormuş. Çocukluğunda hayali, babası gibi ünlü bir futbolcu olmakmış ama yaşadığı sağlık sorunları onu maalesef bu idealinden uzaklaştırmış. Yaşadıklarına rağmen yüzündeki gülümsemesi hiç gitmeyen ve hayatta hep arayış içerisinde olan Mert Güler kendisini Hindistan’da bulur. Buranın bilgelerinden, insanla ilgili kafasını meşgul edenleri öğrenmeye çalışırken yolu tekrar yurduna Anadolu topraklarına düşer. Konya’ya gider ve Mevlana’nın öğretilerini öğrenir. İlk kitabı ile karşımıza çıkan Mert Güler aslında birkaç yıldır yoga eğitimleri ile dikkatimizi çekiyordu. Kitabı vesilesiyle onu Bostancı’daki yoga stüdyosunda ziyaret ettik.
-Sürekli gülüyorsunuz? Anne-babanız da böyle miydi? Bir de soyadınız Güler… Bir tesadüf mü yoksa baba tarafınız güler yüzlü bir aile mi?
-Sürekli gülmüyorum tabii ki… Aslında gülmekle gülümsemek birbirinden farklı. Gülümsemek hayata barışçıl bir tavır gibidir, daha naiftir. Gülmek ise biraz daha durumlara ve olaylara karşı yapılan tepkisel bir davranış. Herkes gülebilir ancak herkes gülümseyen bir tavır sergileyemez. Ben kitapta gülümsemenin başına bir de aşkı koydum. Hangi iş yapılırsa yapılsın, aşkla yapıldığı zaman insan gülümseyebiliyor. Evet ailem de güler yüzlüdür. Farklılıklara açık, insancıl ve sevgi doludur. Ablam ve beni çok güzel bir aile ortamında yetiştirdiler…
-İnsanların sizinle ilk tanıştığında en çok sordukları soru ne oluyor?
-Bana en çok sorulan soru “Çok güzel gülüyorsunuz, derdiniz yok mu?” oluyor. Kitabı tam da bu nedenle yazdım. Derdim var mı, yok mu görsünler; beni daha yakından tanısınlar, aşk ve gülümsemek kelimelerinin gerçek anlamını fark etsinler istedim. Bence hayat yemekten, üremekten ve çalışmaktan öte anlamlar içeriyor. Gülümsemek, içsel ve özgür bir eylemdir.
-Küçükken yaşadığınız sağlık sorunları sizi bir arayışa ve sonrasında da bir yola sevk etmiş. Böyle bir şey başınızdan geçmeseydi de yine bir arayışa girer miydiniz?
-Elbette bunu kimse bilemez ama zorluk çekmeseydim böyle içsel bir yola gireceğimi zannetmiyorum. Çünkü içsel huzurumu ve stresle nasıl baş edebileceğimi aramaya başladım. Yogayla birlikte bakış açım değişti; içsel denge ve dışsal dengenin bir bütün olduğunu keşfettim. Şu an meditatif çalışmalara, kendimi tanımaya, bilmeye sevdalıyım.
-Hindistan yollarında, Mevlana çıktı karşınıza, bu nasıl oldu?
Hindistan’da hangi ruhsal merkeze gitsem Türkiye’den geldiğimi öğrendiklerinde, karşıma çerçeve içerisinde ya bir sözünü ya bir şiirini getirdiler bana. Mevlana’nın binlerce kilometre uzaklıkta bu kadar çok tanınması ve değer verilmesinden çok etkilendim. Bu sebeple aşka aşık Mevlana’nın yüreğime düştüğü yer Hindistan olmuş oldu. Ülkemde Mevlana ve semazenlerle ilgili araştırmalarım ve çalışmalarım beni Hindistan’da Mevlana ile ilgili ders verecek şerefe eriştirdi. Konya’da öğrendiklerim, dergâh ziyaretlerim, el aldığım üstatların bunda büyük katkısı oldu. Kitapta hepsinin adını paylaştım.
-Sizinle yolu kesişen insanlarda da benzer bir arayış gözlemliyor musunuz? Yoksa mental olarak bir arayıştan ziyade çevresinde yoga veya Pilatese yönelen insanları görenlerin yönlenmesi ile mi karşı karşıyasınız?
-Ön görüşmeyle üyelerimizin tam olarak beklentilerini ortaya çıkarıyoruz. Böylece daha net ve etkili bir şekilde yardımcı oluyoruz. Bizim merkezlerimizde klasik yogayı daha çok mental ve içsel, Pilatesi de klinik pilates tarzı yapıyoruz. Daha çok eklem, bel ve omurga sağlığı ile ilgili çalışmalar oluyor. Özel, birebir ya da grup dersleri şeklinde uyguluyoruz. Kişiye özel yaşam koçluğu ve kurumlara özel yönetici koçluğu seanslarımız da var.
-İnsanların bugün en büyük mental sorunları neler sizce? Neden dolayı büyük ruhsal sıkıntılar yaşıyorlar?
-Olumsuz düşünceler ve olumsuz alışkanlıklar maalesef zihinsel, fiziksel ve ruhsal sıkıntılar doğuruyor. Önyargısı ve koşullanmaları olan bir zihin için olumlu yönde yaşam zordur. Hayat sürekli değişim halinde ve risklerle dolu. İnsanlar güvenli sandıkları rutin yaşamlarına sarılıp kıpırdamak istemiyor. Sıkıntılardan kurtulmak için fizik, zihin, yürek ve davranış merkezlerinin sağlıklı çalışması çok önemlidir. Cesurca ve yürekten yaşamayı öğrenmeliyiz.
-Herkes hayatında mutluluğu, doğruluğu, aşkı veya başka bir şeyi aramak zorunda mı? Hayatı akışında yaşamak da insanları mutlu etmez mi?
-Hayatın akışında olmak zor bir kavram. Kitaplarda yazıldığı kadar kolay değil. Mevlana ‘‘Ne ararsan O’sun’’ diyor. Bizim için değerli olanın ne olduğunu önce bulmak sonra da onun peşinden gitmek gerekir.
-Her insan hayatının istediği bir zamanında hayata bakış açısını değiştirebilir mi? Burada temel nokta nedir?
Kesinlikle değiştirebilir. Dilemekten, istemeye geçilmesi gerekiyor. Dilek sadece düşüncede kalır, istemek ise harekete geçirir kişiyi. En önemlisi deneyime ve harekete açık olmaktır.
-Cinsel hayatlarda yaşanan sorunların daha çok nedeni aşkta tatminle mi alakalı? Kadın da erkek de aşk hayatında hep daha iyisini mi arıyor?
-Kadın ve erkekleri bekleyen en büyük tehlike duygusal uyuşukluktur. Problem varken daha büyük problem çıkmasın diye sorunları dile getirmemek, ilişkiyi daha da çıkmaza sürüklüyor. Bunları etkili ve açık iletişim yoluyla; suçlamadan, önyargısız ve dolaysız şekilde dile getirmek gerekir. İki kişinin ilişkiye başlaması sırlar, gizemler ve sürprizlerle doludur. Bedenlerin buluşması, yüreklerin buluşması demek değildir. Sevişiyor olmak, sevgiyi yaşıyorsun anlamına da gelmez. Hayatım demekle de aşk yaşanmaz. Sevgi dolu, hesapsız ve çıkarsız ilişkiler keşfedin! Aşkın en büyük gizemi budur.
-İş hayatında kadınlar mı yoksa erkekler mi daha çok gergin? Bunun nedeni nedir sizce daha çok?
-Kadınların daha gergin olduğunu düşünüyorum. Çünkü hem iş dünyasının yükü hem de ev dünyasının yükü var üzerlerinde. Bu da normal olarak daha çok yorgunluk ve zamansızlık yaratıyor. Her iki tarafın da daha paylaşımcı, kolaylaştırıcı ve çözüm odaklı olması gerekiyor. Yunus Emre’nin dediği gibi ‘‘Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünyaya kimse kalmaz.”
-Yoga yapanlar pek Pilates’le ilgilenmez, tam tersi de söz konusu… Siz ikisi için de eğitimler veriyorsunuz…
-Biz bütüncül ve tamamlayıcı çalışmalara önem veriyoruz. Aldığım bütün Batı ve Doğu kökenli eğitimleri özel deneyimlerimle harmanladım. Böylece bir çok konuda danışmanlık yapmaktayız. Çabuk ve olumlu bir şekilde ne gerekliyse üyelerimize onu sunuyoruz. Bu sebeple Pilates ya da yoga olabilir. Yeter ki kişi sağlıklı yaşamak adına bir adım atsın ve disiplinli bir şekilde çalışmalara katılsın. En kısa zamanda farkı hissedeceklerdir.
Shape Türkiye Dergisi Aralık 2015 Sayısı