Eğer bir bilgiyi sindirip kaslarına kadar geçirememişsen, o bilgi senin için bir söylentidir, ağırlıktır, yüktür.
O zaman niye sindiremeyeceğin tüm bilgileri toplayıp biriktirip duruyorsun? Niye taşıyorsun? Taşıma, bırak gitsin, çünkü bilgiye sahip olmakla bilgiyi davranışa dönüştürmek, sindirmek farklı olaylardır. Davranışa dönüşmemiş bilgi kafanı karıştırır. Bilgi zihin ile dil arasında gider gelir, sonra etrafla paylaşılır, yorumlar yapar, tartışırsın. Bilgi bir kuramdır, bilmek ise bir deneyimdir fark buradadır.
Örneğin bir doktor tavsiyesiyle iyi bir vitamin satın aldığınızı düşünelim artık vitamin sizindir, vitamine sahipsinizdir, fakat bu demek değildir ki, vitamin vücuduna girmiş ihtiyacın olan eksikleri gidermiş ve görevini yapmış, sadece sahipsindir.
O vitaminin sana nasıl geleceğini işe yarayıp yaramadığını yutup sindirmeden bilemezsin. Bu sana ne kazandırır bir düşün. Eğer işe yarasaydı eczane sahipleri ne hale gelirdi acaba, tüm ilaçlara sahipler çünkü…
Bilgi de böyledir, sahip olmakla bilmek arasında fark vardır. Bilgili insanla bilge insan arasındaki farkı görmeni istiyorum. Usta insanlar bilgiyi içselleştirdiği için ustadır, üstattır. Sıradan zihinler bilgiye takılıp kalır, zeki zihinler ancak bilgiyi kullanır ve işine yarıyorsa devam eder. Eğer yaramıyorsa taşımaz, kendinde yük yaratmaz. Ve bilge kişi kendini bilendir, kendi doğasını bulandır kendini keşfedendir. Bu sebeple insan, en kısa zamanda çevresindeki bilgileri kullanarak, üstün varlık olarak sınırlarını kaldırıp, gerçek potansiyeline kavuşmalıdır…
Sevgiler
Mert Güler